yandex resim
YSK'nın İstanbul kararına karşı çıkan 4 üyenin muhalefet şerhi Cengiz TOPAKTAŞ | Milletin Seçimi - www.milletinsecimi.com

YSK’nın İstanbul kararına karşı çıkan 4 üyenin muhalefet şerhi Cengiz TOPAKTAŞ

Yüksek Seçim Kurulu’nun 6 Mayıs’ta iptal ettiği İstanbul Büyükşehir Belediye seçimlerinin gerekçeli kararı açıklandı.

YSK’nın 11 üyesinden 7 sinin iptal 4’ünün de ‘iptale gerek yok’ kararı verdiği biliniyordu. ‘İptal etmeye gerek yok’ diyen 4 üyenin muhalefet şerhi de gerekçeli karar içerisinde yayımlandı. İşte 4 üyenin muhalefet şerhi…

Üyelerden Cengiz Topaktaş’ın muhalefet gerekçesindeki, “Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler Anayasa gereğince kendilerine tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun oluşumunda bir hata varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez” ifadeleri ise dikkatlerden kaçmadı.

Karara imza atan 11 üyenin 7’si lehte 4’ü ise aleyhte karar vermişti. İptal kararına muhalefet eden 4 üyenin muhalefet gerekçesi şöyle;

Üye Cengiz TOPAKTAŞ

T.C. YÜKSEK SEÇİM KURULU
Karar No : 4219

– K A R Ş I O Y –

31/03/2019 tarihinde yapılan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin,
Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından, olağanüstü itiraz yoluyla iptalinin istenilmesi üzerine,
Kurulumuz seçimin iptaline ve 23/06/2019 tarihinde yenilenmesine oy çokluğuyla karar
vermiştir.

Kurulumuzun çoğunluk görüşü; sandık kurulu başkanı ve bir üyesinin kamu
görevlilerinden belirlenmemiş olması, diğer bir deyişle 298 sayılı Kanunun 22 ve 23.
maddelerine uygun bir şekilde sandık kurulu oluşturulmadığı gerekçesine dayanmaktadır.
Kurulumuz çoğunluğunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptali
yönünde verdiği bu karara katılmam mümkün değildir şöyle ki;
298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 21.
maddesi; “Sandık kurulu bir başkan ile altı asıl ve altı yedek üyeden kurulur. Bu kurul asıl
üyeleriyle toplanır.”

298 sayılı kanunun sandık başkanının belirlenmesi başlıklı 22. maddesi; “İlçede görev
yapan tüm kamu görevlilerinin listesi, mülki idare amiri tarafından yerleşim yeri adresleri
esas alınmak suretiyle ilgili ilçe seçim kurulu başkanlıklarına gönderilir. İlçe seçim kurulu
başkanı, bu kamu görevlileri arasından ihtiyaç duyulan sandık kurulu başkanı sayısının iki
katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişiler arasından mani hali
bulunmayanları sandık kurulu başkanı olarak belirler.

Sandık kurulu başkanının göreve gelmemesi halinde, kamu görevlileri arasından
belirlenen üye, bu üyenin de bulunmaması durumunda en yaşlı üye kurula başkanlık eder.”
298 sayılı kanunun sandık kurulu üyelikleri başlıklı 23. maddesi; “Sandık kurulu
üyelikleri aşağıdaki şekilde belli edilir:

İlçe seçim kurulu başkanı, o seçim çevresinde seçime katılan ve ilçede teşkilatı
bulunan siyasi partilerden, son milletvekili genel seçiminde o ilçede en çok oy almış olan beş
partiye, her sandık için birer asıl ve birer yedek üye adını beş gün içinde bildirmelerini tebliğ
eder.

Bu yoldan tespit edilen sandık kurulu üye sayısı beşten az olduğu takdirde, eksik kalan
üyelikler, aynı şartları taşıyan diğer siyasi partilerden, aldıkları oyların büyüklük sırasına
göre, aynı usulle tamamlanır.

Oylarda eşitlik halinde ad çekilir.

Yukarıdaki hükümlerin uygulanmasına rağmen beş asıl ve beş yedek üyenin tümü
belirlenemediği takdirde, o ilçede seçime katılan ve teşkilatı bulunan diğer siyasi partiler
arasında ad çekilir. Ad çekmedeki sıraya göre, adı çıkan, eksik üyelik sayısı kadar siyasi
partinin yukarıda yazılan usulle bildireceği kimseler, sandık kurulu üyesi olur.
İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini
belirlemek için önce, 22 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu
başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki
katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali
bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler.
Yukarıdaki fıkralar gereğince belirlenen sandık kurulu asıl üyelerinden göreve
gelmeyenin yerine, öncelikle, gelmeyen üyenin yedeği alınır.

Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu
huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır.

Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu
başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca
olmayan kimselerden doldurulur.”

298 sayılı Kanunun adaylar ve müşahitleri başlıklı 25. maddesi; “Sandık başı
işlemlerini takibetmek üzere, siyasi partiler ve bağımsız adaylar, birer müşahit
gönderebilirler.”
298 sayılı Kanunun kurullarda görev alamayacaklar başlıklı 26. maddesi; “İdare
amirleri, zabıta amir ve memurları, Askeri Ceza Kanununun 3 üncü maddesinde yazılı askeri
şahıslar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ve adaylar, bu Kanunda gösterilen kurullara
seçilemezler.

648 sayılı Siyasi Partiler Kanununa göre, siyasi partilere üye olamayacak kimseler; bu
kurullarda üye, müşahit veya temsilci olarak, siyasi partiler tarafından görevlendirilemezler.”
298 sayılı Kanunun 130/2 maddesi; “Şu kadar ki; siyasi partilerin il başkanlarıyla
genel merkezleri veya bağımsız aday tarafından tutanağın düzenlenmesinden sonra (7) gün
içinde seçimin neticesine müessir olaylar ve haller sebebiyle yapılan itirazlar, seçimin sonucu
hakkında kesin karar vermek yetkisine sahip olan kurullarca, seçimin neticesine müessir
görüldüğü takdirde, alt kademelerce verilen kararların kesin veya kesinleşmiş olması veya
kurullara derece derece ve müddeti içinde müracaat edilmemiş olması, bu itirazın
incelenmesine ve reddine sebep teşkil etmez.”
şeklindedir.

Öncelikle, sandık kurulunun kamu görevlisi olması gereken sandık başkanı ve bir
üyesinin kanunda belirtilen usule göre belirlenmemiş olmasının mutlak ve başlı başına bir
iptal nedeni olup olmadığı tartışılmalıdır. Sandık başkanı ve bir üyenin kanunda belirtilen
usule göre belirlenmemiş olmasının mutlak ve başlı başına bir iptal nedeni olmadığını
belirtmeliyim. Seçimin iptali ile ilgili yapılacak değerlendirmede, bu konudaki kanun
maddelerinin bir bütün olarak ele alınması ve yorumlanması zorunluluğu vardır. Kamu
görevlisi olması gereken sandık başkanı ve bir üyenin kanundaki usule uyulmadan
belirlenmesi halinde bunun 298 sayılı Kanunun 130/2 maddesine göre tek başına seçimin
neticesine müessir olup olmadığına bakılacaktır. Nitekim itiraz nedeniyle yapılan araştırmada,
seçim sonuçlarının bir parti lehine değiştirilmesi için örgütlü bir şekilde hareket edildiği tespit
edilememiştir. Sandık kurullarının oluşturulması sırasında yapılmaması gereken ancak zaman
zaman ve değişik tarihlerdeki seçimlerde de yapılan ihlaller yapılmıştır.

Bu konu değerlendirilirken Yüksek Seçim Kurulunun değişik zamanlarda vermiş
olduğu kararlara da bakmak gerekmektedir. Yüksek Seçim Kurulu değişik zamanlarda verdiği
istikrar kazanan kararlarda, sandık kurullarının oluşumundaki ihlallerin tek başına sandık
sonuçlarının geçerli sayılmamasına neden olamayacağını belirtmiştir. Bu konuda çok sayıda
örnek karar bulunmaktadır. Yüksek Seçim Kurulunun 18/11/1970 ve 370 sayılı kararında;
“Sandık kurullarının 298 sayılı Yasanın 23 üncü maddesine uygun adette aza ile kurulmadığı
ve noksan üyeliklerin seçme yeterliliğini haiz kimseler tarafından dahi doldurulmamış olduğu
seçim kurulunun ….. numaralı sandıklarda iddiaya uygun şekilde tutanakların bir başkan ve
iki aza tarafından imza edilmiş olduğunun tespiti ile kısmen sübut bulmuş ise de sandık
kurullarının teşekkül tarzı seçim sonuçlarına etkili değildir. Kaldı ki bu tarz kuruluşun seçim
sonucunu ve bilhassa itinalının hukukunu herhangi bir şekilde ihlal ettiği iddia ve
belgelendirilmiş değildir. Bu yoldaki itirazın da iddianın seçim sonucuna etkili olmaması ve
belgesizlik nedeniyle reddi gerekir.” denilmiştir.

Yüksek Seçim Kurulunun 27/04/2009 tarih ve 1616 sayılı kararında “298 sayılı Kanunun 26’ncı maddesi uyarınca aday olanların kurullarda yer alması mümkün değil ise de bu aykırılığın seçimin iptaline neden olabilmesi için neticeye müessir olduğunun kanıtlanması gerektiği, muterizlerin bu hususa ilişkin somut
kanıt sunmadıkları anlaşıldığından 2028 ve 2029 no’lu sandıklarda sayım ve döküm esnasında
298 sayılı Kanuna ve Yüksek Seçim Kurulu genelgelerine aykırı bir işlem yapıldığına ilişkin
somut delil ve gerekçe gösterilmediğinden,” denilmek suretiyle itirazın reddine karar
verilmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun 14/04/2019 tarih ve 2760 sayılı kararında “Erzurum ili
Pasinler ilçesi Karavelet mahallesi 1043 no’lu sandık kurulunda üye olarak görev yapan aza
adaylarının seçim sonuçlarına ne şekilde etki ettiklerine dair somut tespit bulunmadığından
Erzurum İl Seçim Kurulunun 06/04/2019 tarihli, 2019/54 sayılı kararının kaldırılmasına,”
denilmiştir. Yüksek Seçim Kurulunun 31/01/1974 tarih ve 664 sayılı kararında “Kurulumuzun
8.8.1972 günlü ve 14270 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 28.07.1972 günlü ve 235 sayılı
kararında öngörüldüğü üzere sandık kurullarında görev almaları mümkün bulunmayan
kimselere görev verilmiş olması nedenine dayanılarak bir seçimin iptal edilebilmesi için
kanuna aykırı bu davranışın seçim sonuçlarına etki yaptığının gerçekleşmiş bulunması şarttır.
İtiraz dilekçesinde bu yolda bir gerekçe olmadığı gibi, durumu belirten bir belge de
bulunmamaktadır.

O halde, yersiz bulunan itirazın reddine karar verilmelidir.” denilmiştir.
Kuşkusuz Yüksek Seçim Kurulunun buna benzer çok sayıda kararı vardır ve hepsini tek tek
buraya yazmak mümkün değildir. Yüksek Kurulumuzun en son verilen bu karara kadar sandık
başkanı ve sandık kurulu üyesi ataması nedeniyle iptal ettiği bir seçim bulunmamaktadır.
298 sayılı Kanunun 21, 22 ve 23. maddelerini göz önüne aldığımızda sandık
kurulunun bir başkan altı asıl ve altı yedek üyeden oluşacağı, bir başkan, bir asıl ve bir yedek
üyenin mülki idare amiri tarafından bildirilen kamu görevlileri listesinden belirlenmesi
gerektiği açıktır. Kural, sandık başkanı, bir asıl ve bir yedek üyenin mülki idare amiri
tarafından bildirilen listeden seçilmesi olmakla birlikte, bunun istisnalarına da kanunda yer
verilmiştir. 298 sayılı Kanunun 22/2 ve 23/son maddeleri istisnaları göstermiştir. Sandık
başkanlarının kamu görevlilerinden belirlenmesi asıl olmakla birlikte, 298 sayılı kanunun
22/2 maddesinde kamu görevlileri dışında belirlenmesi doğrultusunda bir istisnaya yer
verilmiş olması, yine sandık kurulunun bir asıl ve bir yedek üyesinin kamu görevlilerinden
belirlenmesi zorunlu olmakla birlikte 298 sayılı Kanunun 23/son maddesi gereğince eksik
üyeliklerin sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayanlardan doldurulması
hususları gözetildiğinde, sandık başkanı ve üyelerin kamu görevlilerinden alınmaması başlı
başına ve mutlak bir iptal nedeni olmayacaktır.

298 sayılı Kanunun 23. maddesi gereğince sandık kuruluna siyasi partiler tarafından
bildirilen üyeler ve 298 sayılı Kanunun 25. maddesine göre sandık başı işlemlerini takip
etmek üzere görevlendirilen müşahitler, siyasi partilerin birer temsilcisi olarak hareket
etmektedirler. Gerek siyasi partili sandık kurulu üyelerinin gerekse siyasi partili müşahitlerin
sandık başında bulunmaları, sandık kurulu üyelerinin salt çoğunlukla alınan karara
katılmayarak alınacak karara muhalefet şerhi düşmeleri, müşahitlerin sandık başı iş ve
işlemlerine itiraz haklarının bulunması, kısacası sandık başı iş ve işlemlerini denetlemelerinin
seçimin sonucuna sıhhat kazandıracağı açıktır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçiminin iptali ve seçimin yenilenmesi için itiraz eden partinin sandık kurulu üyelerinden ve
müşahitlerinden sandık başında hiç bir itiraz gelmemiş olmasının seçimin sıhhatine zarar
verilmediğini gösterdiği açıktır. Sandıklarda yapılan sayımlar sırasında, sayım döküm
işlemlerini engellememek kaydıyla vatandaşların da sayımı izlemesi mümkündür. Gizli oy
açık sayım ilkesine göre yapılan seçimde, sandık kurulunda partili üyelerin görevli olarak
bulunup karar alma sürecine katıldığı, itiraza yetkili partili müşahitlerin sandıklarda

bulunduğu, vatandaşlarında oy sayım ve dökümünü izlediği koşullarda oyların herhangi bir
parti lehine değiştirildiğini söylemek mümkün değildir. Böyle bir durum ancak bütün sandık
görevlilerinin ve müşahitlerin bu konuda anlaşmaları ile mümkün olabilir ki, itiraz eden dahi
böyle bir iddia ileri sürmemiştir.

Sandık kurullarının oluşumuna, 26/12/2018 tarih ve 1128 sayılı kararla kabul edilen,
Resmi Gazetede yayımlanan, 139 sayılı genelgemizin 13. maddesinde belirtilen esaslar ve
sürelerde itiraz edilmeksizin, sandık kurulları tarafından oyların sayım ve döküm işleminden
ve sonuçların ortaya çıkmasından sonra itiraz edilmesi ve sandık kurullarının teşekkülü ile
ilgili yapılan araştırmada örgütlü bir şekilde hareket edildiğinin de tespit edilememiş olması
nedeniyle, sandık kurullarının usulsüz olarak teşkil edildiği iddiasına dayalı olarak artık
seçimin iptaline karar verilmesi doğru değildir.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde oyların sandık kurullarınca
sayılmasından sonra, tüm sandıklarda yeniden sayım yapılması için Adalet ve Kalkınma
Partisi ilgili ilçe ve İstanbul İl Seçim Kuruluna itirazlar yapmıştır. İlçe ve il seçim kurullarına
yapılan itirazlardan sonra da Kurulumuza yeniden sayıma karar verilmesi için itiraz dosyaları
gelmiştir. Kurulumuzca, 298 sayılı kanunun 112. maddesi gereğince gerekçesi ve delili
olmayan itirazların incelenmemesi ve talebin en başta reddine karar verilmesi gerekirken,
Kurulumuz benim yeniden sayım yapılmasına muhalif olduğum 05/04/2019 tarih ve 1880
sayılı kararda olduğu gibi, verdiği çok sayıda karar sonucunda İstanbul genelinde tüm
sandıklarda geçersiz oylar, bir kısım sandıklarda ise tüm oyların yeniden sayılmasını
sağlamıştır. Bu oyların yeniden sayımı sonucunda da her zaman yapılabilen maddi ve olağan
hataların dışında bir hataya rastlanmamış ve maddi hatalar ile geçerli sayılması gerekirken
geçersiz sayılan oylar nedeniyle yapılan sayım hataları düzeltilmiştir. Yeniden sayım ilçe
seçim kurullarının nezaretinde yapılmış olup, oy pusulaları bir kez daha elden geçirilmiştir.
Sandık kurullarınca sandık başlarında yapılan sayım sonuçları ilçe seçim kurullarınca yapılan
yeniden sayımlar sonucunda bir kez daha meşruiyet kazanmıştır. İki kez yapılan sayım
sonuçlarının tanınmaması ve sırf sandık kurulunun oluşumundan hareket edilerek İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptaline karar verilmesi kabul edilemez bir
durumdur.

298 sayılı Kanunun 26/1 maddesinde sayılan, sandık kurullarında görev alamayacağı
belirtilen kişilerin sandık kurulunda görev almaları da tek başına sandık sonuçlarının
sıhhatine halel getirmez. Burada da yine 298 sayılı Kanunun 130/2 maddesine göre sandık
sonucunun neticesine tesir eden bir hal olup olmadığına bakılır. Aynı şekilde 298 sayılı
kanunun 26/2 maddesi gereğince siyasi partilere üye olamayacaklar siyasi partilerce sandık
kuruluna üye olarak bildirildiğinde ve sandık kurullarında görev yaptıklarında, bu kişilerin
sandık sonucuna tesir edip etmediklerine bakılır. Esasen siyasi partilerin 298 sayılı Kanunun
26/2 maddesi gereğince sandık kurulunda görev alamayacak üye ve müşahit görevlendirip
görevlendirmedikleri doğrultusunda yapılacak bir araştırmada, siyasi partilerin sandık
kurulunda üye ve müşahit olamayacakları bildirip bildirmediklerinin tespiti mümkündür.
Ancak başlı başına iptal nedeni olamayacak bu hal nedeniyle bugüne kadar bu yönde bir
araştırmaya da gerek görülmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Yüksek Seçim Kurulu temsilcisi Recep Özel’in
“16/04/2017 günü yapılmakta olan halk oylamasında bazı sandıklarda oy pusulalarının veya
oy zarflarının ilçe seçim kurulu ve sandık kurulu mührü ile mühürlenmediği, seçmenin hiç bir
kusuru olmadan bunun gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa yansıması
için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması yönünde karar verilmesine dair

müracaatı üzerine, Kurulumuz mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz zarfların geçerli
sayılmasına 16/04/2017 gün ve 560 sayı ile karar vermiş olup bu kararda;
“Anayasa ve Uluslararası Sözleşmeler ile koruma altına alınan temel bir hakkın
kullanılması sırasında uyulması gereken kurallara aykırı davranılması halinde, somut olayla
ilgili olarak yapılacak olan değerlendirmede; hakkın özünün korunması ve normun
yorumunun, gerçekleşmesi beklenilen amaçla uyumlu olması gerekir.

Asıl olan temel bir hakkın korunması olup, hakkın kullanılmasına ilişkin belirlenen
usul kuralları hakkın güvenli bir şekilde kullanılmasını temin eden araç niteliğindedir. Bireye
tanınan hakkın güvenli şekilde kullanıldığının tespit edildiği hallerde, hakkın kullanılmasının
korunmasına yönelik bir araç olan usul hükümlerinden birine aykırılığın, hakkın özünü
ortadan kaldıracak şekilde yorumlanması mümkün değildir.

298 sayılı Kanunun, seçim süreci ve oy verme gününe ilişkin yukarıda yer alan
hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, seçimlerin güven içinde yapılması, seçmen iradesinin
tam olarak belirmesi açısından aşamalı ve birden fazla kontrol mekanizması öngörüldüğü
anlaşılmaktadır.

Seçim güvenliğinin tek bir usul işlemine bağlanmadığı, aksine birden çok
mekanizmayla bu güvenliğin temininin amaçlandığı görülmektedir. Nitekim, seçimlerde
kullanılan oy pusulası ve zarfların sadece Yüksek Seçim Kurulu tarafından ve filigranlı olarak
üretileceği, zarfların üzerinde Yüksek Seçim Kurulu logosunun yer alacağı, zarfların ve oy
pusulalarının mühürlü paketlerle ilçe seçim kurullarına ulaştırılacağı, zarfların önce ilçe seçim
kurulu mührü ile mühürleneceği, yine oy pusulası ve zarflarının yukarıda belirtilen hükümler
çerçevesinde oluşturulan sandık kurullarına mühürlü paket olarak teslim edileceği, paketlerin,
beşi siyasi parti temsilcilerinden oluşan yedi kişilik sandık kurulunun huzurunda ve birlikte
açılacağı, bu kurulca teslim alınan oy pusulası ve zarflarının sayısının tespitine ilişkin tutanak
düzenleneceği, oy pusulalarının ve zarflarının sandık kurulunca mühürleneceği, oy verme
işleminin belirlenen saatte bitmesinden sonra kullanılmayan oy pusulası ve zarflarının
sayılarak tespitinin yapılacağı, sandıktaki oy zarflarının sayısının belirleneceği, kullanılan oy
zarfları ile oy kullanan seçmen sayısı ve artan zarf sayısının sayılarak sağlamasının
yapılacağı, tüm bu işlemler bittikten sonra oy sayım işlemine geçileceği, oy sayımının, parti
müşahitleri ve vatandaşların izlemesine olanak sağlayacak şekilde gerçekleştirileceği, sayım
işlemleri tamamlandıktan sonra sandık kurulunca ıslak imzalı olarak tutanağa bağlanacağı,
tutanak örneğinin sandık kurulunun siyasi partili üyelerine ve talep halinde sandık kurulunda
temsil edilmeyen diğer siyasi parti müşahitlerine de verileceği ayrıntılı olarak düzenlenerek
seçim güvenliği, birden çok yöntemle denetlenerek teminat altına alınmıştır.

16 Nisan 2017 tarihinde gerçekleşmekte olan oy verme işlemleri sırasında, münferit de
olsa bazı sandıklarda, Yüksek Seçim Kurulunca gönderilen ve sahte olarak benzerlerinin
üretilmesinin engellenmesi amacıyla sandık kurullarına filigranlı olarak teslim edilen oy
zarfları ve pusulalarının sandık kurullarınca mühürlenmeden seçmenlere verildiği, kullanılan
oy zarfları ve pusulalarının Yüksek Seçim Kurulunca gönderilen filigranlı oy pusulası ve
zarfları olduğu, oy pusulası ve zarflarının mühürlenmemesinin sandık kurulunun ihmali veya
hatasından kaynaklandığı, bu sorunun yaşandığı sandıkların bağlı olduğu bazı ilçe seçim
kurulları tarafından Kurulumuza şifahi olarak iletilmiştir.

Münferit de olsa bazı sandık kurullarının 298 sayılı Kanunun 77. maddesinin dördüncü
fıkrasındaki görevini yapmaması, netice itibariyle yukarıda özetlenen usule uygun olarak
sandık kurullarına ulaştırılan oy pusulası ve zarf kullanılmak suretiyle gerçekleşen oylamada,
seçmene yüklenebilecek bir kusur olmamasına rağmen Anayasal hakkını kendisinden
beklenen yükümlülüklere uygun olarak kullanan seçmenin oyunun geçerli sayılmamasının,
yönetime katılma hakkının özünü ortadan kaldıracak bir sonuç yaratacağı açıktır.

Oy kullanma işleminin; oy güvenliğini sağlamaya yönelik ve sahte oy kullanılmasını
engellemek amacıyla getirilen kontrol mekanizmalarına uygun olarak, Yüksek Seçim
Kurulunca üretildiğinden kuşku bulunmayan oy pusulası ve zarf kullanılarak gerçekleşmesi
halinde, sandık kurulunca mühürleme işleminin yapılmaması tek başına seçmenin oyunun
geçersiz sayılması için yeterli değildir. Aksine bir uygulama, bu hakkı korumak için getirilen
ve araç niteliğinde olan usul kurallarından sadece birinin ihlalinin, hakkın özünü ortadan
kaldıracak şekilde uygulanması sonucunu doğurur ki; bu sonuç, beklenilen amaca aykırıdır.”
denilmiştir.

Kararda görüldüğü üzere, Yüksek Kurulumuz sandık kurullarınca mühürlenmeyen oy
pusulalarının ve zarfların geçersiz olduğu kanunun açık hükmüne ve bu konudaki
genelgesindeki düzenlemeye rağmen, daha seçim sonuçları ortaya çıkmadan, önüne bu konu
ilgili somut bir dosya gelmeden, asıl olanın seçmen iradesi ve oy kullanma hakkı olduğunu ve
hakkın özünün korunması gerektiğini belirterek mühürsüz oy pusulalarının ve mühürsüz
zarfların geçerli sayılması gerektiğini söylemiş, şimdi ise sonuçlar birden fazla aşamadan
geçerek ortaya çıktıktan sonra, üstelikte kanuna uygun olmayan şekilde oluşturulan sandık
kurullarının yaptığı işlemlerin yok sayılması gerektiğine dair kanuni bir düzenleme de
bulunmamasına rağmen, oy sayım ve döküm işlemlerini yok sayarak, seçimin iptali ve
yenilenmesi kararı ile seçmenlerin iradesini yok saymıştır.

Seçmenlerin sandık kurulunun oluşumuna itiraz etmeleri ve sandık kurulunun nasıl
oluşturulduğunu bilmeleri mümkün değildir. Seçmenler Anayasa gereğince kendilerine
tanınan seçme hakkını kullanarak oy vermişlerdir. Sandık kurulunun oluşumunda bir hata
varsa bunun sorumluluğu seçmenlere yüklenemez. Nitekim yukarıda bahsi geçen 16/04/2017
tarihli kararla ilgili verilen dilekçede de; sandık kurulundakilerin mühür vurmamalarının
seçmenin kusuru olmadan gerçekleştiği, seçmenin iradesinin tam bir şekilde sandığa
yansıması için söz konusu oy pusulalarının ve zarfların geçerli olması gerektiği
doğrultusundadır.

Çoğunluk görüşü olarak, sayım döküm cetvelleri ve tutanaklardaki usulsüzlüklerin de
bir iptal sebebi olduğu belirtilerek gerekçeli karar oluşturulmuş ise de; yapılan müzakereler
sırasında bu durum bir iptal sebebi olarak belirlenmemiş olup, bu nedenle de kısa karara
seçimin iptal sebebi olarak sadece sandık kurullarının kurulmasındaki usulsüzlükler derç
edilmiştir. İptal sebebi olarak belirlenmediği kısa karardan da anlaşılan bir konuda, karşı oy
gerekçesi yazmaya gerek görülmemiştir.

Yukarıda belirtmiş olduğum gerekçelerle, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı
seçiminin sandık kurullarının oluşumundaki kanuna aykırılıklar nedeniyle iptaline ve
23/06/2019 tarihinde yenilenmesine dair 06/05/2019 gün ve 4219 sayılı karardaki
Kurulumuzun çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye Cengiz TOPAKTAŞ

Cevap Yaz